20 Şubat 2015 Cuma

Abanoz bir Ağıt


Ne siyah bir filin hemşehrisiyim,
ne de beyaz bir atın çiftesini yedim.
Ne burnunun doğrultusunda
gidip gelmekten bıkmayan kale kadar cahilim,
Ne fedai bir piyonun,
tahtanın sonuna varmasıyla yeniden can bulan bir vezirim.
Ne de yediklerimden tahtından kımıldayamayan bir Şahın kibriyim.

Omuzlarıma yüklenmiş yalnızca, altmış dört kareli tahta.
Kımıldarsam oyun bozulurmuş, böyle diyor haspa.

Ya piyonlar artık çapraz ilerleyip, düz taş alır oldular,
Sırtlarını dönüp düşünmeden canlarını feda ettikleri Şahları için,
Ya da karolar artık tek renk siyah, ekose derzine riya kaçmış
“Belki de yaş aldıkça aklaşır taşım”ın düz rengindeki nafile bekleyiş.

Asabi parmaklar kara bir merada at oynatıp fil gezdirmekte,
Kale eline tutuşturulmuş pusulaya bakıp bakıp yön tayin etmekte.
Kavalsız çobandan, fırsat bilip mat etmesi beklenmekte.
Beyazlar, siyah şah ortada görünmediğinden
Hükmen malubiyet için,
üst mahkemeden çıkacak kararın merakıyla iç geçirmekte.

Aslında her oyunun sonunda;
Aynı kutuda birbirlerini kırmadan yanyana durduklarına,
Karşılıklı, kıran kırana taş kırmalar sanki hiç yaşanmamışcasına
Yeniden dizilişlerine bakılırsa,
Kabağın bu sefer de,
yine canım abanozun üzerinde patlayacağı anlaşılmakta...

                                                                                ahb
                                              "damasız, abanoz bir satranç tahtası"
                                                                            27.9.2014

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder