10 Şubat 2018 Cumartesi

Bir başına...


Palamar içten içe çürümüş meğerse,
Çımasını boynuna doladığı babanın bundan hiç haberi olmasa da.
“Kalk gidelim” köpükleri cıvıldaşırken uskurda
akla bile gelememiş, iskeleye bağlı olduğunun unutkanlığında.


Zaten tuzlu su yapmış yapacağını;
kalafata da, mizanaya da, çımaya da.
Kalmış gerisi bir bahaneyle orta yerinden alargada kopmaya.


Aldanıp, gölde süzülen beyaz kuğu edasıyla
deryada da inanmak aynı namın salınacağına,
bodoslama çarpmadan az önce sarp kayalıklara.


Omurgasız kaburgaları üzerinde çürürken yalımda.
Paslanmış bir abidenin kibiriyle;
pusula ibresiyim derken ibretlik olmak,
ölmeye yatarcasına damarları boyunca yol yol yok olmak
çapa atacak dermanın yoksulluğunda,
soğuk bekar yatağıymışcasına tek başına
devrilip yan yattığı kimsesiz tenha kumsalda.


Sevgilerimle...

ahb

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder