Rutkay Aziz: “Dilden dile dolaşan ve nakaratı ile miting meydanlarını coşturmayı başaran ünlü 1 Mayıs marşı, özellikle 1970′li yılları yaşamayan kuşaklarca, yabancı bir marştan uyarlama olarak biliniyor. Oysa 1 Mayıs marşı, sözüyle bestesiyle bir Türkiyeli sanatçıya, Sarper Özsan’a ait." Özsan bir tiyatro oyunu için hazırladığı marşın hiç hesapta yokken nasıl bir eylem marşı haline geldiğini İşçi Filmleri Festivali’nde şöyle anlatıyor: “1974′te Rutkay Aziz’in Genel Sanat Yönetmeni olduğu Ankara Sanat Tiyatrosu, Maksim Gorki’nin ‘Ana’ romanından Bertolt Brecht tarafından aynı adla uyarlanan tiyatro oyununu sahneye koyacaktı. Oyunun müziklerini benim yapmam istendi. Memnuniyetle kabul ettim. Oyunda birçok yerde müzik vardı ve bunların sözleri Brecht tarafından yazılmıştı.
Ancak sadece bir sahne, 1 Mayıs 1905 (Rusya’daki kanlı pazar) sahnesi, için hiç söz yazılmamıştı. O sahneyle ilgili Brecht şu notu düşmüştü: ‘İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler’. Bu sahne için bir marş kullanmak gerekiyordu.
Bir marş yazma ihtiyacı hissettim hem sözlerini hem bestesini hazırladım ve böylece 1 Mayıs marşı ortaya çıktı. Tabii o zaman oyun müziği olarak yazdığım bu marşın sonradan oyun sınırlarını aşarak mitinglere, devrimci gecelere çıkacağı aklımdan dahi geçmiyordu. Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) oyunu devrimci bir ruhla sahneledi. Ve bundan sonra da marş, oyunun sınırlarını aştı. Birkaç yıl içinde tüm gruplarca sevilen bir marş haline geldi. Sanırım 1976′da da artık büyük meydanlarda söylenen bir marşa dönüşmüştü.” Bu marş, 1977 1 Mayıs’ında Ruhi Su Dostlar korosu tarafından büyük coşkuyla söylendi. Cem Karaca bundan etkilenerek Dervişan grubuyla ’1 Mayıs’ plağı çıkardı. Plak büyük ilgi gördü. Türk Pop müziği uzmanı Murat Meriç’in bir araştırmasından aktaracak olursak Hey dergisi Ocak 1978′de plağı, “Sözlerdeki anlam, müzikteki ahenkle yıllarca dillerden düşmeyecek bir yapıt” diye tanıttı. Marşın 1980′den sonra en çok bilinen yorumu ise Grup Yorum’a aitti.
1 Mayıs Marşı ilk defa Ankara Sanat Tiyatrosu’nun 1974-1975 sezonunda Maksim Gorki'nin “Ana” isimli romanından Bertolt Brecht'in oyunlaştırdığı Rutkay Aziz’in yönetmenliğinde sahnelenmiştir. Böylece Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) çalışanları, seyircisine ve Türkiye'ye yeni bir marş kazandırmıştır. Söz ve müziği Sarper Özsan’a ait olan marş, Cem Karaca ve Dervişan tarafından seslendirilmiştir. “1 Mayıs’ta geçen ‘Ana’ oyunu için Sarper Özsan arkadaşımızla birlikte bir müzik yapmıştık ve o müzik yıllardır söylenen bir marşa dönüştü ve 1 Mayıs’larda halk, emekçiler ve işçi sınıfı tarafından alanlarda söylenmeye başlandı. Tiyatro sahnesinin müziği emekçilere, halka ve işçi sınıfına marş olarak kalmıştır.”
Sarper Özsan’ın Yaşam
Öyküsü
1944′te Bandırma’da doğan sanatçı, Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon
Bölümü’nde okudu. Necil Kazım Akses’in sınıfında armoni, füg, kontrpuan,
kompozisyon çalıştı. Ayrıca besteci Kemal İlerici’den Türk Müziği ve Armonisi
dersleri aldı. 1967′de TRT’nin görevlisi olarak Halk Müziği derleme
çalışmalarında bulundu. 1969′da Kompozisyon Yüksek Devreden mezun oldu. 1970′te
TRT Kurumu’na girdi. 1971′de siyasal nedenlerle tutuklandı. 1973′te cezaevinden
çıktıktan sonra İstanbul Devlet Konservatuvarı öğretim üyeliğine atandı.
1982′de alındı ama 1990′da tekrar eski görevine döndü. Öğrencilik yıllarından
bu yana çeşitli enstrümantal müzikler, çocuk müzikleri, koro şarkıları,
multivision ve şenlik müzikleri dışında pek çok tiyatro, televizyon dizi ve
filmleri ile film müziği besteledi. 1983′te Ulusal Gitar Müziği Beste
Yarışması’nda birinci oldu. 2. Ankara Film Şenliği’nde “Av Zamanı “filmi için
yaptığı müzik ile en iyi müzik ödülünü aldı.
1 Mayıs Marşı
Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Vermeyin insana izin kanması ve susması için Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin Bizlerin ellerindedir gelen ışıklı günler 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider Devrimin şanlı yolunda bir kağıt gibi erir gider.
Sevgilerimle... ahb
not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.
Çünkü Satenik'in bir şarkısı şu perdeye sinmiştir...
benim bir tiradım şu pervaza asılmıştır...
Hıranuş'la Virginia'nın bir
diyaloğu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır... İşte o hatıralar bu sessizlikte saklandıkları yerden çıkar bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler...
Artık kendimiz yoğuz... Seyircilerimiz de kalmadı...
Ama repliklerimiz
sabaha kadar fısıldaşır dururlar sahne üzerinde...
Gün ağarır...
temizleyiciler gelir...
Replikler yerlerine kaçışırlar...
Perdeeeeeee...
Tomas Fasulyeciyan
not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.
Konusu; Mexico City'nin gecekondu mahallelerinden birinde erişkin dört çocuğu ile yaşayan dul Jesus Sanchez'in, güç ekonomik koşullar altında verdiği hayat mücadelesi
konu edilmekte. Amerikalı antropolog Oscar Lewis'in 1961 yılında yayımladığı roman, 1978 yılında Cesare Zavattini ve yönetmen Hall Bartlett tarafından senaryolaştırılarak film olarak çekildi. Başlıca rollerini Anthony Quinn, Dolores del Rio, Katy Jurado ve Lupita Ferrer'in paylaştığı filmin müziklerini yapan Chuck Mangione de, bu parçasıyla Grammy Ödülüne layık görülmüştü.
SANCHES'İN ÇOCUKLARI
Hayalleri ve umutları olmadan bir insan, ölür.
Bedeni hareket etse de, yüreği mezarda yatar.
Toprağı olmayan insan, hayal kuramaz çünkü değildir özgür.
Her insanın doğrulukla yaşayacağı bir yere ihtiyacı olur.
Alın kırıntıları kıtlık çeken askerlerden, Ölmezler.
Tanrı demiş ki; yalnız ekmekle hayatta kalmaz insan.
Alın yiyeceklerini aç çocuklardan, Ağlamazlar.
Yetersizdir yalnızca yiyecekle açlığını gidermek, gözlerin.
Her çocuk, ferdidir insanlık ailesinin.
Meyvesidir, çocuklar insanlığın.
İzin verin, sevgisini hissetsinler tüm insan ırkının.
O kucaklayışın sıcaklığı ve gücüyle onlara dokunun.
Bana sevgi ve anlayış verin ben ilerlerim.
Hayallerim gerçekleşir, büyüdükçe çocuklarım.
Tanrı sizi kutsayacak, çocukların ağlamalarını duyanlar.
Ben Sanchez'in çocuklarını hep duyacağım.
Çeviri: Ekin Özbek
Sevgilerimle... ahb
not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.
"Düşünceler,
insanların dillerine vurur.
Bundandır, ben de her sabah
Güneş doğmadan;
akşamdan kalma bu çarpışmalardan
yerlere saçılmış kelimeleri toplarım.
İşte yazdıklarımın tümü bu..."
Kül Yağar Gökten
-
Her yaz yanan ormanlar ve onları söndüremeyişimiz çok acı öyle değil mi?
Özellikle bir kaç sene önce Marmaris'te yaşanan büyük orman yangınları
sırasınd...