25 Temmuz 2009 Cumartesi

Islak Nohut... 25.7.2009

 
Çok aradıysam da sansürlenmiş şarkılarda bulamadım. Dinleyeceğiniz türkü uydu mu bilmem. Uysa da uymasa da 

Sanırım bugünlerde fena hale taktım kafayı tütün meselesine. Beklentilerim vardı, ukalalıkların artacağına dair. Ama durum onu gösteriyor ki, insanlar çarkın dişlilerinin arasına kendilerini kaptırmak için bir bahane ararmış meğer, boş bakkalın taş tartması hesabı. Web sitelerinde bedava yanıp sönen “oh bıraktım kurtuldum” kampanyalarıyla karşılaştıkça delikanlılığımdaki “kestim kurtuldum” fıkrasını çağrıştırdı. Yumuşak karnın ilk okşanışta ruhunu bu kadar teslim edebileceğini tahmin edememişim, yanılmışım. Bilgiç olmasam da öngörülerime güvenirdim. Hala kendime güvensem de çevrem üzerindeki öngörülerimde yanılmışım ve düştüğü bu tedbirsizlikten ötürü özür diledim kendimden. Haa, bir de nohutçular ve kömürcüler için düşündüklerimi aklıma getirip haksızlık ettiğimde kendimle hem fikir oldum.

“Dün Mustafa Kemal’i düşündüm...” diyen dumansızların artık yanında olmayacağımın farkındayım ve kalıbımı basarım rahmetli yaşasaydı, ona da aynı takiye yapılacatı, İsmet Paşa’ya da Bülent Eevit’e de. Ama Deniz Baykal’ın bir tiryaki olmaması, Sosyal Demokratların duman olmuş durumlarından fırt çekerek nasiplenmesindendir. Ya da Süleyman Demirel ya da Devlet Bahçeli ya da IV.Murat RTE, AG. Eminim ki, istenen Mustafa Kemal Atatürk’ü karalamaktı. Bu da başarıldı. Yaptıklarını aşağılanmak istendi bizzat takunyalılar tarafından, ama ifşa olduklarından ricat borusu çaldırdılar. Bu kez “Koçum Mustafa”cıları sürdüler piyasaya, aşkları diye başlayıp olmayan belgeleri varmışcasına utanmadan yayınladılar. Buna özenen savcılar boş durur mu ? Baktılar ki yem tuttu, “biz niye denemeyelim ?” diye okunamayacak uzunluktaki dosyalarla saldırdılar. Şimdi de okumayanı nohutla, okuyanı da tütünsüzlük ya da “aman ha yoksa ölürsünüz” diye ıslak nohutlarla güdüyorlar.

Mitinglerde hiç Ulu Önder’in Kocatepe’deki eli sigaralı olanına rastlayanınız var mı ? Ya da rastlayanlar da “daha başka resmi yok muydu ?” diye tepki veriyor mu ? Yukarıda gördüğünüz resmi yayınlamak yasak. Yeni çıkan yasanın dip maddesinde; “... toplumda meşhur ya da tanınmış kimselerin sigara ile görüntülenmesi,... yasaktır”diyor, yeni tip nohutçuların gözardı sessizliklerinin inadına, kalın harflerle. Gözümün ıslatılmış nohutçuları. Endişemi iki buçuk sene evvel yazmıştım. Niye bu resim ? Zira; bu resim Asker’in göğsündedir. Anlayana “Vehbi’nin kerrakesi”, anlamayana “neden sigara içmiyorsunuz?” demek aklından geçmeyen birini “neden içtin ?” diye yargılamak... hem de kimi... bu ne tesadüf ?

Sözün özü; kendi çevremi A K P ‘nin olanca yükseliş hızında kaybediyorum. Bence iyi de oluyor. Yıllarca; “İkinin biri ben isem, ikincisi her halde refikamdır” diye boşu boşuna günahını almışım. Aslında çevremde olduklarını bilsem de isimlerini bilmezdim. İyi oldu, bu vesileyle tek tek fişliyorum, yarın bir “işte, içen buydu” gammazıyla kim vurduya gidersem nasılsa Emniyet binalarında Kanser olacağımdan ölürüm. İşte o zaman gelebilecek kalabalığın ¾ ü yalan yere “benden razı olacak”, “günahlarımın affedilmesi” için Tanrım’dan ricacı olacaklar. Temennim; Fethullah’ın cüppesinin altında mutlu olun, e mi ?

Ellerdeki mavzerlere kurşun verilmiş ve rasgele ateş ettiklerini görerek yoğurdu üfleyeceğim. Tütün kullanmadıklarını bildiğim cemaatlerden uzak durarak küstah salvolarının hedefinde kendimi meze ettirmeyeceğim, (o da yasaklanana kadar) içmeye gitmeyeceğim, zorunlu da olsa yemeklere, tütünsüz mutlu günlerindeki davetlerine katılmayacağım.

Bu nedenle, dere geçerken değiştirdiğim bu kırık dökük Güncenin “yeni yazı” çağrılarını da ancak tütün kullandığını bildiğim yoldaşlara ileteceğim. Zira, alkol yasağı geldiğinde de kalanın yarısı gider, biz de türküdeki kalan “üç beş kişi” olarak muhabbet yoluna düzülürüz. Geçenlerde bir dostum “Niye yazmadığım” konusunda telefon açtı. Ağzıma kadar geldi, yuttum; neyi paylaşacağım ya da neyi kimle paylaşacağıma dair.

Sözün özü; Yaşamak, benim için keyf. Hayatta olmakla Yaşamanın aynı kuşu sevmek anlamına gelmediğini şükürler olsun ayırdındayım. Tekrar düşünecekler için Nazım Ustanın “yaşamak” adlı şiiri tavsiye olunur... “yaşadım diyebilmen için... yaşadım diyebilmen için...” ya da,

Bugün Pazar” şiiri 1938’de Ankara Merkez Komutanlığı Cezaevi’nde yazılmış. O günlerde Nâzım Hikmet’in cebinde olan küçük bir not defterinde bu şiirin ilk çalışmaları var, şairin el yazısıyla :

Bugün ilk defa güneşe çıkardılar beni.
Ve ben ömrümde ilk defa güneşin benden bu kadar uzak
gökyüzünün bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum.
Dayadım sırtımı beyaz duvara.
Birdenbire tuhaf bir hatıra :
deniz.
Ve işin en aşağılık tarafı şu ki yavrum
galiba yalnızlığa alışıyorum.
Artık
bana kâfi geliyor zaman zaman
yerimden kımıldanmadan
bir (okunamadı)
bir de bir kutu kibrit, bir paket cıgara
sonra bir de bıyıklarımı çiğneyerek
düşmek dalgalara.

ya da Sait Faik’in “Mahalle Kahvesi” adlı kitabının önsözünde yazanlar;

“Sevgilim! (…) Cıgara içmekten vazgeçilebilir mi? Hikâye yazmaktan da, körolası, vazgeçemiyoruz. İşte bir müddettir ben de, elimde cıgara, adam arıyor gibiyim. Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikâyeme yanaşamıyorum”

Ricam o ki; bu ve bunun gibi insanları nefesinizin temizliğiyle kirletmeyin.

Sevgilerimle...

ahb


not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşabilir, YAHOO360 ARSIVI bölümünden yayınlanmış eski günceleri okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder