9 Eylül 2010 Perşembe

Gözle Toplanacak Sözler...

Market raflarına tıka basa istiflenmiş bakliyatın önünden kumsala uzanmış üstsüzleri seyredercesine dokunmadan süzülüp geçiyoruz, adeta göz zinası yaparcasına. Eskiden olsa “bizim evde pişmez” bahanesine sığınabilirdik. Ya şimdi ? Pirinç var, bulgur var, nohut var... e ee ? Niye aşure yok ? Koşullar kendi aralarında birleşerek bakliyat kredisi kullanırlarsa olur. Gerisi üreticinin katline yataklık etmekten müebbet. Janjanlı ambalajları Cem Yılmaz yılışıklığı, fiyatları ise ona gülebilenlerin hali. Garip bir fantazi, mazoizmi de sadizmi de içinde barındıran. O an aklıma, kahrolası, adam olabilmek için debelendiğim sivilceli suratlı günlerim geldi.

Mehmet’in annesi “Yerlere döküp de ziyan ederseniz, kirpiklerinizle toplatırlar”, “Allah, bunları da bulamayacağımız günlerden korusun” derken bize ne dediğine bir türlü anlam veremezdik. Dağ taş zaten buğdaydı, pirinçti. Ancak tarih kitaplarında Saray’ın bu ülkeyi nasıl sattığının ciddiyetine varamamıştık anlaşılan. Yani “burçak yolmasının zor olması”nın yanlızca “burçak tarlası” türküsü kadar masum olmadığını anlayamamıştık.

Çikita’ya kanmamız nestcafe’ye alışmamız kadar kolaydı, “neskaave” dercesine, arkabahçemizde yetiştiriyorcasına bizdendi sanki. Baltalar elimizde daldık "ilk hedefimiz" Akdeniz’in ormanlarına. Şimdilerde yanan filizlere belimizdeki ipin faydası neydi, onu düşünürüz hâlâ kara kara. Susurluk bir tesadüf müydü ? Yanıt “evet”se 7 TİP linin de katli bir tesadüfü geçemiyor, Uğur Mumcu’nun askerde buz kırdırılması da, buğday ambarı Anadolu’nun ithal pirince mahkum edilmesi de. Tütün kızımız, Rakı oğlumuz gözümüzün önünde iğfal edilmesini alkışlarla yalnızca seyrediyoruz sessizce. Tütün zaten kötü kadın. Akli melekelerimiz yerinde olmayan bizi zinaya teşvik edip sağlığımızı bozabileceğinden ismi kütükten silinse de sıfır tütün, sıfır alkol kurbanı Deniz Baykal, tüm atılan bu provakatör zafer çığlıklarına inat gitti anjiyo olup stan takdırdı. "Boş veer, Sam Amca aferin dedi ya... yeter." diyerek kütükten kaydı düşürüldü. Sıra alkolde. Merakım o ki; gün gelecek çıkar gereği iletişim şalterleri keyfi olarak kapatıldığında kim kime ne diyebilecek, ne yapabilecek ? Ya otogar çığırtkanının Gercüş’e yakıt yokluğundan “tüm seferlerin iptal edildiği”ni alıştığımız civelek sesine inat ezikliğini kusarcasına seslendiğinde, kimsenin aklına düğün alayıycasına gamzeli şişmanın cenazesinin ardına düzülüşü geliyor mu... bilmem ?

Lise edebiyat öğretmenim olan bir binbaşı demişti ki; “Şimdilerde düşleyemiyorsunuz ama ilerinin Başbakanı da Cumhurbaşkanı da Bakanı da aranızda belki. Doğruymuş. Çok sıradaş yerlerini aldı bile. Sessizliğimizi, istifimizi bozmadan seyrediyoruz, koyunları keçiden saymakta bir mahzur görmeksizin. Yeri hazır gelmişken Neyzen Tevfik'i anmadan geçmek haksızlık olmasın diye;

Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..

Kısaca; alamadıklarımızın, belleyemediklerimizin ceremesi bu, tüm karabulutları kendi başımıza çorap gibi örüp, “şeytan”ın neremize kaçtığını aramamız.

Burada yine Nazım Usta’ya sığınıyorum.

...

Yıkan da yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada
Arkamızda kalan yollarda ayak izlerimiz kanlı,
arkamızda kalan yollarda ulu uyumları aklımızın, ellerimizin, yüreğimizin,
toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve pılastikte.
Kanlı ayak izlerimiz mi önümüzdeki yollarda duran?
Bir cehennem çıkmazında mı sona erecek önümüzdeki yollar?

...

Artık "tuh" demek için geç bir saat. Dibe vurmadan yukarı çıkılamayacağı bir gerçekse, Altan’ın çocukları ve cimcoz mahalle arkadaşlarına aldanıp çene ishali olmaya gerek yok. Büyük laf olacak ama “Sözün bittiği bir yerdeyiz” . Ya da güncel bir anlatım ile “Sözele ağırlık verilirse Sayısal kaybı olacağı” kaçınılmaz. Zira; biz zamanın Kız Lisesi Başmuavini Rahmetli Nuriye Erimer’i anlayamamış olduğumuzu çok geç bir saatte anladık.

Özetle; bir yol ayrımı, kararmış bulutların tam önü. Bu pisliğin; ya başı türbanlı, kıçı g-string'li kalçasına baş parmağımızla bir pandik de biz atacağız ya da inatla üzerimize sıçrayanları temizleme gayretinden yılmayacağız.

Olur ha kazara da olsa kazanılırsa, azınlğın zaferi olacağı kuşkusuz.

Sevgilerimle...

ahb

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşabilir, YAHOO360 ARSIVI bölümünden yayınlanmış eski günceleri okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder