7 Aralık 2011 Çarşamba

Şovalyenin kılıcı, dili değil erdemleridir.


 
‘Nasılsa söz uçar’ ın güvencesine sığınanlar;
Gün olur;
İki tık tıkla gelen ecellerini
Ucu kavak kadar doğru
Bir kurşun kalemle yazılmış fermanlarının
Yine kendi kullandığı kelimelerle
Okunduğunu hayretle dinlerler. 


Ağzı çatal dilli havada parlayan hançerin
Döşlerinde patlayan ağrısını,
Arar olurlar kurnaz pişmanlıklarında.
 

Geleneksel aymazlıklarından
Bilmeyi dahi akıl edemezler,
Halbuki, Azrail’in sırtındaki çuvalın içi tepeleme doludur,
Rengarenk kendi yüzlerindeki maskelerle.
 

Ruhun yüzü olmadığından
Gerçekliği görülebilir ancak;
Ölümün sessizliğine uzanılmışlıktaki
Surattan sökülmüş maskesizlikte.
 

Onun için cilde yapışıp kalmış bu yüzü;
Ya şimdiden çıkartıp fırlatmalı,
Ya da son deminde gülecek yere ağlanmamalı,
 

Ve övünülen iç dış olmuş aklı Yaradanı da
Salak yerine koyup,
Dillerle söylenmiş yalanlara
Dinleyen kulaklar inanmamalı,
Bir yaşam boyu biriktirilmiş
Nazar boncuklarıyla süslü,
Ökse otlu tüm şeref dolu masallarına.
ahmet haluk başaklar 

2.6.2004
“bir yüzsüzün ölümü”
"Balık Tutan Şaşı Kedi Sokağı-Kırmızı"

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder