29 Şubat 2012 Çarşamba

Gafil olsan, ne fayda...


Dün seni;
Güneş’i seyrederken görmüşler,
öyle ki , karşısında keyiften
iki kadeh bile parlatıyormuşsun.

Güya, önceki gün de Gül’ü koklamışsın,
Kokusu üzerine sindiğinden yakalanmışsın,
diye duydum
elin kolun kan içinde.

Geçen çarşamba da,
Deniz’i kucaklarken suç üstü yapmışlar,
hem de, o da senin ayaklarını yalarken.

Tatil sabahı yumuşacık Çayır’ın üzerine uzanmışsın,
üstelik sırtında Yağmur varmış,
bir o kadar da ıpıslak.

Yanındakinin kulağına fısıldarken duymuşlar;
Mehtab’a öyle bir dalmışsın ki,
gelip götürmeseler
ruhunu teslim ediyormuşsun adeta.

Ya o Irmak’la yaptığın hafta sonu kaçamağına ne demeli,
kıvrımlarında serseri gibi taş kaydırıp 
dolaşmışsın gün batana kadar.

Valla, Selvi’nin yalancısıyım;
koruluğun kuytusunda,
Ceylan’ı kovalamışsın kan ter içinde,
ancak yine de becerememişsin.
Sanırım, gövdesine sarılmadığından
Kıskançlık yapıyor olsa gerek.

Tevatür ama,
söylendiği üzre
Kumsal avucunun içinden ılık ılık akıp gidiyormuş,
dilinde bir türkü tutturarak.

Bir de tam anlayamadığım,
Yıldız mı sana yoksa, sen mi Yıldız’a kaymışsın ne?

Garip gelense;
Sabah Seher’le ne işin olur ki, 
o kadar erken saatte?
Hem ulu orta yerde Itır’ı okşamaktan hoşlandığını söylemen de,
çok ayıp oldu bilesin.

Yahu … diyorum ki;

Amma da zampara herifmişsin haa…

ahb
7.5.2003
“Anlatılanları,
anladığın kadar anlatabilmek…”


not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder