not: Yazdıklarımı bir hezeyan ya da paranoya olarak yorumlayan olabilir diye, aynı yazıyı ileriki bir tarihte yayınlamayı düşünüyorum. İddia edebilirim ki; o gün sıradan bir yazıya dönüşmüş olacaktır okuduklarınız.
diye bitirmiştim. İşte verdiğim sözümü tutuyor ve aynı yazıyı noktasını, virgülünü değiştirmeksizin bilginize yeniden sunuyorum.
Size
bugün ilk kez "haydin
dostlar" demiyorum....
Zira
her şey güllük gülistanlık. Basurlu kıçın kalkmaya tenezzül etmediği günlerden
birisi...
O
yüzden şu kadar diyebileceğim; oklar rahatımızı bozamayacak kadar yaydan
çıkmış...
Bugün,
tesadüfen çeşitli kurumlardan farklı dostlarla muhabbete maruz kaldım. Gördüm
ki... işler görülemeyecek noktaya gelmiş. Kurtlar kuzu postuna falan da
bürünmemiş, adeta organ nakliyle derilerine nakşolmuşlar... Anlayacağınız
mahvolmanın sarsıntısını "Hayrolsun"
diye var olmaya yormuşuz. Tek teselli verilen mücadelelerin sessizce
gerçekleştiği, boyun eğmeden, delikanlı kıvamında. Zira akıl almaz bir
ustalıkla itirazlara karşı tüm önlemler alınmış. Yani 2'nin 1'i diye bunca zamandır boş yere
refikamın günahını alıp durmuşum. Açıkçası; fiyaskonun sahipleri nohutçular
değil de yanyana bayrak sallayıp, marş söylediklerimizdenmiş. Hançeri karında
ararken sırtta bulmanın hüsranı diyebiliriz. "Mevzi" diye kast edilen meğerse "mevki" diye yanlış anlaşılmış
gözüküyor.
"Gitme kal... n'olur"
diye düşünenler, yarın olur "alır
başımı giderim" demeye başladı. Körün istediği zaten bir göz.
Ardından açıklama da gecikmedi... "Güle
güle". Nazım Usta kadar dayanma sınırları mı zorlandı, ismi
unutulmuş Bursa Emniyet müdürü mü "hele seni bir göreyim" mi dedi,
yoksa "evi mi
basıldı güpegündüz"?
Hele bir kocaman alışveriş merkezine uğrayın, paketlenmiş bohçaları bir adım
gerilerinde yeni döşenmiş mermerleri x-maxi mantolarıyla süpürterek nasıl
yılbaşı alışverişi yaptıklarına şahit olun, Noel babalı mumlar, yumurtalar,
yanıp sönen ışıklı çamlar,... en çok güldüğümse, elindeki tespihini bileğine
dolamış mavi eşofmanlı adamın karısının başına inat elinde iki tane bir kol
boyu oyuncak kız bebeği kasadan geçirişiydi. Bebeklerin elinden gözünden çok
uzun sarı saçları onları cazip kılıyordu. Hadi ben bu işten bir şey
anlamadım... doğaldır. Ancak kalıbımı basarım ki anlamama konusunda badem
bıyıklı da first lady özentisi sıkmabaş da benden altta kalır yanları yoktu.
Ama asıl anlayamadığım ise, imam bıyıklarının altına 47'den menkul yavşak
gülücüğünü kondurmuş, sonradan 4 kadro yükseltilmiş görüntülü zavallının
yapmaya kalkıştığı. Aklınca benim uzamış saçlarımın, ardında sürüklediği
kırlent başlıya nazire olduğunu keşfedip beni market arabasıyla peynir reyonuna
sıkıştırmaya kalkışması, küstah küstah salyalı gülmesi... nasıl da korkuya
bürünüverdi elimdeki alışveriş sepeti olanca ağırlığıyla anlamsız bir biçimde
başına doğru havaya kalkınca... Bilebildiğim, artık sırtlarındaki zemberekleri
kurulup oraya buraya bırakılmış bu tek tiplere karşı her an hazırlıklı olmam.
Yedi haneli sayılar yerine, tatlı sularda yüzmemiş Sosyalist, ihale almamış
Sosyal demokrat, çek senete bulaşmamış milliyetci gerek yaşanacak günlerin
külfetini taşıyacak... bir Don Kişot gerek; elinde kargısı, altında
Rozinantes'i, başında miğferi, eşeğine binmiş Sanço Pançosuyla... hani
servetini reddetmiş, bir handaki hancıbaşının ağızkokusunu çekecek kadar
mütevazı.
Görünen o
ki; aydınların birer birer ışıkları söndürülüyor, yumuşak karınları
okşandıkça...
Kimse;
"bana niye elleşsinler ki ?"
diye rahat hissetmesin. Şu an müsteşar, genel müdür, yardımcıları seviyeleri
çoktan geçildi bile. Artık, sıradan mühendis, doktor, öğretmenin yerine
"kimi koysak" ın derdindeler.
Bugün
olmamışsa yarın; seçiminiz sorulacak, mevki mi, mevzi mi diye.
Düşünün bir
kere hangimiz ayıpladık;
"Memleketi
bir çift kadın memesine satarım" diyen Ahmet Altan'ı,
"Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı sırtımızı Amerika'ya dönmeliyiz"
diyen Fetullah Gülen'i,
"Boğazlar milletler arası bir komisyona devredilmelidir" diyen Rahmi
Koç'u...
Yarın ya
ışığınızı söndüreceksiniz ya da terkedildiğiniz yoksunluğunuzda inatla
ışıyacaksınız.
Sizi de
diğerleri gibi ayıplamayacağız... söz.
Yalnızca 20
yaşında bir fidanın ölmesindeki şiarında artık siz olmayacaksınız...
Işıklarınızın yaşarken daim kalması dileklerimle...
Sevgilerimle...
ahb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder