16 Kasım 2009 Pazartesi

Dalıp Gitmek Yakınlara...



Tütün yok alkol yok, GDO var gribin domuzlusu var.
Çocuk bile şehvete karışmış ihmalden değil
niyetle yapılır olmuş,
soğuk bir kış sabahında yün çorabı üşümüş ayaklara geçirircesine,
niteliğinden çok niceliğinin getirisiyle
karşı devrim ordusuna cebeci yetiştirircesine.
Anlaşılıyor artık,
bakılırsa Viagra kullanımının artışına, Aids'in yok oluşuna.

Çatıların düz damları alabildiğine göğü deliyor,
baş yukarı kaldırdığında 32.katta oturulamayacağı düşlenmiyor...
ya da düşünüldüğünde uyuşmanın etkisi,
Zeus gibi iktidar olmuş hırslarıyla sevişiyor bulutların arasında,
şimşek şimşek Poseidon'a öykünürcesine.

Paylaşılmıyor ki, birlikte mutlu olmanın keyfine varılsın.
Şarkı söylenmiyor ki, sevgili ne de çok sevildiğini anlasın.

Muhabbet bile kontürsüz edilemiyor,
kahve gerçekten bahanesini düşürmüş telvesinden,
hem de hatırı değil 40 yıl, 40 byte bile yer tutmuyor,
sıkıştırıldığından.

Görülen işkenceyi gönüllü sürdürmenin sevdası kaplamış tepeden tırnağa,
yiğit kamçısı borçlu kartlardan sırtlar cılk yara,
krediyle insanlık onurunu ayaklar altına almışcasına.

Lastik tekersiz yürünmez, elde telefonsuz gezilmez olmuş.

Nohut kömür,
sokaklardaki kemik torbası küpeli köpeklerden değerli,
kediler kebap üzerinden çatalla ötelenmiş kaymak artıklarına musallat.
Zaten orta yerde tıngırdayarak yuvarlanacak kapak da kalmamış,
çöp bidonlarının kokusunu da pisliğini de gizleyecek.

İlk bakışta bir çift gözden sevda kapılamasa da
biliniveriyor
ayakkabının, eteğin, gömleğin markası,
anlaşılıveriyor
motor sesinden ayaklarına dört teker takılmış eşeğin modeli,
her ne kadar üstündeki mi altındaki mi olduğu birbirine karışsa da.

Tarihten bugüne kalmış,
ama bugün tarihte neden yapıldığını dahi anlayamaz sağırlıkla
camekan ardından, sayfa aralarından bakan kültür bile
kızartamaz olmuş yüzleri, tükürükleri, salya sümükleri.

Böyle bir sabaha mı uyanacaktık,
Elimizdeki papatyalar Güneş'e bile gülmeden...

Sevgilerimle...

ahb

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder