28 Ocak 2012 Cumartesi

Kırmızı Sandal

Som mavi göğün sarmaladığı turkuaz denizde
Burnu dalgalara bir batıp bir çıkarken nefes alan
Tepeden tırnağa Kırmızıya bürünmüş
Bir sandalın içinde oluvermek,
Bu görüntüyü kumsaldan seyretmek yerine.

Aniden abanıvermek avuçları patlatırcasına
Küreklerin lumbozlarına,
Sahiplenircesine.
İster suyun akışına, ister akıntıya karşı,
İstediğince, istediğin yöne...

Bir elin eksikliği gibi çapasızlığın biçareliği,
Bir de denizin
Her an patlamak üzre oluşunun tedirginliği
Akıldan geçse bile
Bir başına,
Kendi başına,
Korkusuzca,
Salt koldaki gücün güvencesinde yol almak.

Ürkmüş kısrak gibi huysuzlanan denizin orta yerinde,
Al kırmızı bir sandalın içinde
Huzuru dinlemek ve yaşamak
Yıldızlı gece Güneşi demli şarap gibi içmeden önce.

ahb

1.8.2004
“Güneş’i batırmak için dibini delmeye gerek yok.”

“Balık Tutan Şaşı Kedi Sokağı - Kırmızı”

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.

4 yorum:

  1. Ferruh Tanyel28 Ocak 2012 17:18

    Hoşgörünüze talibim;
    Dün ve Bugünle bir potbori...

    İster suyun akışına, ister akıntıya karşı,
    Dolduruverdi hüzzam taksimi,
    Sırtını gerdana dayamış bir kemanın karnında.

    Yaşlara bürünmüş kirpiklere sürtünen yayda,
    Duyulan bu Huzuru dinlemek ve yaşamak,
    Ürkmüş kısrak gibi huysuzlanan denizin orta yerinde,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günce'nin niyetinde belirttiğim gibi;
      yazdıklarım, dün akşamdan saçılmışlar.
      Ancak,kelimelerden bir akıl yaratmak haddim değil.
      Sanırım, siz bunu başarabildiğiniz için, size Usta deniyor.
      Sevgilerimle...
      ahb

      Sil
  2. Umur Yumuturuğ28 Ocak 2012 20:42

    Haluk kardeşim keşke facebook da olsan ve bu güzellikleri paylaşabilsem. Kalemine sağlık beni aşıyorsun ama aş, izlerini takip ederek eninde sonunda sen bir soluk aldığında yetişirim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Umur,
      Bir gevezenin ASosyal olması, sanırım başına gelebilecek en talihsiz kader. Kısaca, Sosyal ağlar; ya bana göre değil ya da ben onlara göre.
      Sosyalliğin ilk çağları, birine bir yorum yazdım. Sitesinden "Ulan sen kimsin LAN..." diye başlayan ve sayfasındaki en uzun yanıtını yazdı. Zira, çocuğum yaşında birini kendimce eğitebileceğimin aymazlığına düşmüştüm. Haddimi görmüştüm.
      Burası bana yetiyor, ufacık aşım hesabı. Mina Urgan haklıydı iddiasında; "Beni okuyup da anlayanların sayısı ancak bu kadar. Ben tüccar değilim" diye her kitabının baskı sayısını 500 ile sınırlamıştı.
      İlle okuyacaksan da, oku ve geç. Bak, çevrede ne kadar çok kavak ağacının gövdesine gizlenmiş fil var ve yaşamında bir gün sofrada kendi önüne koymadığı kendinden ağır felsefeleri var, kendisininkini bitirdiğinden başkasının taşını yontmayı da kendine hak bilen. Olsun, alt tarafı beden ruha ayak uyduramamış deyip Sosyalleşmeli derim.
      Seni ve bir avuç dostu tenzih ederek, ozanın dediği gibi, "yalanda olsa hoşa gidiyor" bu iltifatlar.
      Sevgilerimle
      ahb

      Sil