Bugün Ustalardan bir Ustayı yolcu ettik.
En azından vaad edilenler gerçekse, gittiği yerde buluşacağımız garanti ve
benim bundan hiç kuşkum yok.
Güzel yanıysa,
ben gidene kadar O, Orhan Veli'nin orada yazdıklarını
çoktan seslendirmiş olacağı. Kısaca, hazıra konacağım.
benim bundan hiç kuşkum yok.
Güzel yanıysa,
ben gidene kadar O, Orhan Veli'nin orada yazdıklarını
çoktan seslendirmiş olacağı. Kısaca, hazıra konacağım.
Övünmeme neden olansa,
okuduklarımdan Kenter Kardeşlerle aynı ilkokul mezun olmam.
okuduklarımdan Kenter Kardeşlerle aynı ilkokul mezun olmam.
Kısaca;
hatırladığım aynı paspas kokusunu, aynı tebeşir tozunu,
bahçede takılınmış aynı tümseği hatırlamaları...
hatırladığım aynı paspas kokusunu, aynı tebeşir tozunu,
bahçede takılınmış aynı tümseği hatırlamaları...
Ve bütün bunlar bana hep onlara,
diğer insanlardan bir parmak daha yakın hissetmeme neden olmuştu.
diğer insanlardan bir parmak daha yakın hissetmeme neden olmuştu.
Çocukluk aklımla; onları, daha erken severek sevdayı uzatmıştım.
Öyle bir Orhan Veli olmuştu ki; kendi bir garip Müşfik Kenter'e dönmüştü,
tıpkı Genco'yu Nazım Hikmet zannetmek gibi.
Hüznü de, neşeyi de onda bulmanın mümkün olması,
okuduklarını kendi yazdığı izlenimi verirdi,
okurken yazarcasına.
okurken yazarcasına.
Ya da yazanın, adeta o okusun diye yazdığı inancına kapılmamak,
hercailik olurdu.
hercailik olurdu.
"Kelimelerin kifayetsizliği"ne sığınarak;
Usta yanında söz edebilmek için, önce Usta olma gereğinin bilinciyle
yalnızca susuyor ve
onun sesindeki "hoş sada"nın matemini dinliyorum.
onun sesindeki "hoş sada"nın matemini dinliyorum.
Sevgilerimle...
ahb
not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder