7 Aralık 2010 Salı

İlk Ustam'a Vefa

3 Yıl önce, 8 Aralık 2007 de Erhan Bener Ustayı Kaybetmiştik...

Yazar, komşum, ilk ışıkları aldığım Ustamdı...

Kısaca iki tarih arasına sığdırdıkları;

1929 yılında, babasının görevli olarak bulunduğu Kıbrıs’ta doğdu. İlk, orta, lise öğrenimini Anadolu’nun çeşitli il ve ilçe merkezlerinde tamamladı. 1950 yılında, Ankara S.B.F.’ni bitirdi. 1956 yılında A.Ü. Hukuk Fakültesi’nden lisans diploması aldı. 1950-1975 yılları arasında, yurtiçinde ve yurtdışında, çeşitli görevlerde bulundu. ABD’den Hindistan’a, Danimarka’dan İsrail’e kadar çeşitli ülkelerde görev yaptı. 1975 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Emekliliğinden sonra kısa bir süre de avukatlık yaptı. Evli ve iki çocuk babasıdır. Edebiyat yaşamına, 1945 yılında çeşitli dergilerde yayınlanan şiir ve öyküleriyle atılan Bener’in kimi yapıtları yabancı dillere çevrilmiştir. Romanları, öyküleri, anıları, denemeleri ve tiyatro oyunları dışında, çocuk kitapları, çevirileri, radyo oyunları ve sinema-TV’ye yansıtılan romanları ve senaryoları vardır. Fransız-Türk Kültür Cemiyeti, Yunus Nadi ve Orhan Kemal roman ödüllerine, Haldun Taner, Yunus Nadi ve Dil Derneği Ömer Asım Aksoy öykü ödüllerine, Muhsin Ertuğrul Oyun Ödülü’ne, Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü Altın Madalyası’na, Fransa’nın l’Officier des Arts et des Lettres (Sanat ve Edebiyat Ustası) unvanına sahiptir.

ESERLERİ:

Anafor
Arabalarım
Baharla Gelen
Böcek
Bürokratlar
Dönüşler
Işığın Gölgesi
İlişkiler
Köleler ve Tutkular
Loş Ayna
Ortadakiler
Oyuncu
Ölü Bir Deniz
Sisli Yaz
Sonbahar Yaprakları
Yalnızlar
Yaralı Aşklar

İlk karalamalarımı "Usta ne dersin ?" diye götürüp onu komşuluk hatırına bir külfete soktuğumda;

"Yazmak, bir inattır, bir karşı koymadır,... Kendisi başlıbaşına bir meydan okumadır...

Yazabileceğiniz neyinizin olduğunu gözden geçirin. Zira yazmak için bildiklerinizin, gördüklerinizden gözlemlediklerinizin olması gerekir. Üstelik her şeyi de aklınıza estiği gibi de yazamazsınız. Ya da yazıldığına çevrenize bakarak şahit olursanız da bunun doğru olduğuna aldanmayın. Bu nedenle yazmak, okumakla yanyana yürür, birbirlerini ayakta tutar. Aksi halde istemediğiniz zor durumlarda kalabilirsiniz ve yolunuza devam edebilmek varken vazgeçiş kaçınılmaz hale gelebilir. Ömrünüz kendinizi donatmakla geçirin. Yazmak, 'Elimden elektrik işleri, tamirat gelir" le aynı kefede değildir. Ya yazarsınız ya da yazmazsınız. Bu kadar basittir. Yazdıklarınız ne sizi bir yerlere getirecektir ne de bir yerlere götürecektir. Yazdıklarınızı başkaları da sevebilir, ama sevmeyebilir de. Önemli olan, yazdıklarınız okurlarınızın okumak istedikleri satırlar olmamalıdır, duygular düşünceler sizin, izlenimlerse onların olmalı. Kelimeler, cümleler, satırlar adınız altında olmaksızın tanınabilmeli. Kısaca; Yazdıklarınızı okuyan çok olacağı gibi sizden başkası da olmayabilir. Bunun da sizin yazıp yazmamanızla ilintisi yoktur. Çok kötü bir kitap yazarsınız ama çok satabilirsiniz, tıpkı tersine de olayın gelişeceği gibi. Canınız ne çekiyorsa onu yazın. Önemli olan yazdıklarınızın sizin için ne ifade ettiğidir. Beğendiniz mi ? Sizin beğenmeniz, başkalarının da beğeninize katılması anlamını taşımaz. Ya da size katılanların çokluğu sizin yazdıklarınızın iyi olduğu anlamını da taşımaz. Bu nedenle komşum, eğer söylediklerim sizin amaçlarınıza, beklentilerinize karşılık geliyorsa yalnızca şunu diyebilirim size; 'YAZIN' hiçbir beklenti içinde olmaksızın. Zira yazmak, bir yaşam biçimidir...

Yazdığınız, sizin için çok değerli ve elinizi sürmeye kıyamadıklarınızı bırakın bir yana, bitirdiğiniz bir öyküyü yırtın ve yeni baştan yazın. Göreceksiniz ki çok daha iyisini yazdığınızı hissedeceksiniz..."

Verdiklerin için binlerce şükran duyuyor, onurlu yaşamının önünde saygıyla eğiliyorum.

Işıklar içinde yat sevgili Usta Komşum...

Sevgilerimle...

ahmet haluk başaklar

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşabilir, YAHOO360 ARSIVI bölümünden yayınlanmış eski günceleri okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder