22 Aralık 2010 Çarşamba

Sabah Olursa


"Yağma Sofrası" Söz:Tevfik Fikret Müzik:Cem Karaca
24 Aralık;
yıllardan 1867 ...
şair, yazar, düşünür...
hem de zamanında neler düşünmüş olan...
Mehmet Tevfik'in doğum günü...
Her ne kadar bize kendini Tevfik Fikret diye tanıtmış olsa da...

Hani, Dışişleri'ndeki katiplik görevinde yeterince çalışmadığı için
hakketmediğini iddia ettiği devletin ona ödediği maaşları,
Devlet'e iade eden... ardından da istifa eden...

Adımın;
şairin, gelecek nesli temsilen oğluna düşüncelerini anlatıp, ithaf ettiği
"Halûk'un Defteri"inden yola çıkılarak konduğunu çok iyi bilsem de
Halûk'un akıbetine göz atılmış mıydı ?... Bilinmez ?
burası "sen bilirsin" muhabbeti olsa gerek.

Ya da bir Halûk ile ters düşülmüşse bile
ardından gelenlerin de aynı yolu izlememe şansını
kullanmanın cesareti olsa gerek.

Kısaca; görünürde her ne kadar bir isim konmuş gözükse de
aslında bir misyon yüklemekmiş... isim bahane...

Adım; "Bunca sorumluluk beş harfe nasıl sığdırılmış ?"
adına çocuk aklımı haylice karıştırsa da,
"Û" nun üzerindeki "^" dan şüphelenmişimdir hep.
Hani; Edebiyat yerüstü örgütündeki kod adı
inceltme, uzatma işareti ya...
kullanılıp kullanılmamasıyla
savaşın barışa mesafesini bir nefes uzaklığa düşürebilecek
bir bıçaksırtı ağır sorumluluk...

Böyle bir ağırlığın mesûliyetini taşımak
an gelir o kadar zor gelir ki;
ya ezilmemek için omuzdan fırlatılıp
yürünen yolun yörüngesinden çıkılarak
başka köyün imamı kadar uzaklaşılır,
okunan ezan sesinin bile duyulamadığı.

Ya da yolun içinden geçtiği köyde
soluklanmak için duraksandığında
adı "bizim köyün delisi"ne çıkar.

Belki de bundandır
yollarda "Ankara'nın delisi" olarak dolanıp durmam...

Haklı olup olmadığıma örnek olsun diye
oğlunu ikbâl gören
şair Mehmet Tevfik'i de
aynı ikbâle bana sormadan ortak etmiş
babam Mehmet Emin Başaklar'ı da
"Sabah olursa" dizelerinde muhabbetle anıyorum.

Sevgilerimle...

ahmet haluk başaklar


Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk,
eğer bu memleketin sislenen şu nâsiye-i mukadderatı,
kavi bir elin kavi, muhyi bir ihtizâz-ı temasıyle
silkinip şu donuk, şu paslı çehre-i millet biraz gülerse...
O gün ben ölmemiş bile olsam,
hayâta pek ölgün bir irtibatım olur şüphesiz;
- O gün benden ümidi kes,
beni kötürüm ve boş muhitimde merâretimle unut;
çünkü leng ü pejmürde nazarlarım seni maziye çekmek ister;
sen bütün hüviyyet ü uzviyyetinle âtisin:
Terennüm eyliyor el'an kulaklarımda sesin!
Evet, sabah olacaktır, sabah olur,
geceler tulû-i hasre kadar sürmez;
âkıbet bu semâ, bu mâi gök size bir gün acır;
melûl olma, Hayâta neş'e güneştir,
melâl içinde beşer çürür bizim gibi...
siz, ey fezâ-yi ferdânın küçük güneşleri,
artık birer birer uyanın!
Ufukların ebedi iştiyâki var nura.
Tenevvür.... asrımızın işte rûh-i amali;
Silin bulutları, silkin zilâl-i ehvâli,
ziyâ içinde koşun bir halâs-i meşkûra
Ümidimiz bu: ölürsek biz, yaşar mutlak
vatan sizinle, şu zindan karanlığından uzak!

Tevfik Fikret

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşabilir, YAHOO360 ARSIVI bölümünden yayınlanmış eski günceleri okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder