21 Ekim 2012 Pazar

Eski Kokunun Tortusu

Gel seninle hoş beş etmek yerine
Doktorculuk oynayalım desem;
Hani, sen satıcı kız olsan bense alıcı oğlan…
Ve günlerden de Cumartesi,
Mevsimlerden yaz olsa bugün.
Güneşgözlüksüz gözlerimi kısmış,
Kırışmış genç suratımla geçerken
Vitrinlerin birinin önünden.

Birden sen çıkagelsen karşıma
Çipil çipil bakışlarındaki gürültüyle,
Kapanmış gözlerini yuvarlarından fırlatırcasına
Açsan yusyuvarlak deli deli,
Ve sorsan bana cilveli cilveli;
“Bu kokuyu daha önce hiç denediniz mi?”

Tutunamadan düşüversem anılarımın bekleştiği,
Çıkrığının ipi kopmuş kör kuyunun dibine;
Burnumun içinde yaşamımın kokuları
Kırıtsa işveli işveli,
Çocukluğumdan kalma gençlik günlerimden.

Elmanın dalında salınarak durduğu,
Yalanın yüzdeki allıksız yanağa vurduğu,
Çocuklar büyürken her geçen günün ertesinde
Babalardan kalma ayakkabıların
Nasırsız parmaklara biraz daha oturduğu,
Bir memur maaşlı yaşama
Çok çocuklu bir ev kadının sığıştığı,
Maşrapadan içilen serin suların
Taşırdıklarının çapkınca gerdana süzüldüğü,
Bir arapkızının gözünü kırpmadan
Çiklet kapağından gülümsediği
Bunun da yüzleri güldürmeye yettiği,
İçi mantarlı gazoz kapaklarının
İnatla, bir o kadar gururla biriktirildiği,
Kırmızı, kabartmalı kapağına dayalı
Bir parmak kalınlığındaki kaymağı
Başına tac etmiş sütü alabilmek için,
Dışındaki geniş kalçalı cam şişelerin iadesinin
En son hesaptan düşüldüğü,
Alışveriş için ipten bir filenin yeterli geldiği,
Henüz yalı sakinlerinin
Geçim sıkıntısından dertlenmediği,
Gazetecilerin, yazarların kalemlerinin
Kalleşleşmeye bilenmeyi bilmediği,
Esen rüzgarlar çöple samanı
Ateşli sevişmelerinden yek vücüt etmediği
Günlerdi.

Sanırım işte bu kokulardı
Şeytanın, uçurtmasındaki kuyruğundan
Nazlı nazlı burun direklerine düşürdüğü,
Efil efil eserek deliklerinden
İçeri doğru isteyerek itelediği.

Birden,
Evimin kokusunun, anamın kokusunun,
Karşıki komşu kızın
Boncuk boncuk bakan çocuksu kokusunun,
Sarma tütünlü, tabakalı, muhtar çakmaklı
Cam pervazına dayalı sedir kokusunun,
Köprüler altından akmış köpüklü sulardaki
Bu günlerin farklı düşlendiği sabahların, akşamların,
Güneşli günlerin kokusunun
Artık üretilemediklerini çok iyi bilsem de,
Başına neler geldiğini bir de sana sorasım geldi.

Şimdi karşılardan ahkam kesenlerin,
Bir zamanlarki çürük yumurta kokulu
Yaşam öyküleri tütüyor,
Alaycı ve yalancı puslu günlerden.
Bilseydin nasıl elde edildiğini kanalizasyondan
Yine de gösterir miydin
Ellerinin arasındaki minik şişesinden.

Aniden yere düşen onurlu bir şişe kendini kırsa,
Cam parçalarının
Biçare sessizliğinden yayılmış kokuların
Keçi sürüsü gibi dağılmasını seyretsek ardısıra.
Birazdan her zerre yok olup gidecek belki de.
Girdikleri delikten dışarı tek tek,
Bir şişeyi kırmanın utancıyla başları önde,
Sabaha karşı karakolu terk edercesine şişmiş gözlerle,
Belki de daha önce hiç yaşanmamışcasına,
Belki de hiç koklanmamışcasına.
Yüreğimden bana kalmış tortularını
Kazırken damarlarımdan,
Sessizce uzaklaşacaksın boynun bükük yanımdan
Elinde unuttuğun yine o aynı şişe,
İçine sokuşturulmuş kokusuyla
Yaslanmış burnumun direğine,
Parayı her verenin düdüğünü pervasızca çaldığı
Kenar mahalle yosmasının sefaletinde.
                                                                ahb
  
                                                                           Kasım 2004
                                                          “Anılara sarılmış kokular...”
                                                       "Balık Tutan Şaşı Kedi Sokağı - Kırmızı"

not: Diğer yazılarıma, yandaki GÜNCELERİN TÜMÜ bölümünden yıllık/aylık/tek tek ulaşıp okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder